İl teşkilatımızca bu gün Ali Hikmet Paşa meydanında gerçekleştirdiğimiz basın açıklamamızı, milletvekili adaylarımızdan birinci sıra adayımız Ömer TAŞKIN okudu.
Basın açıklamamızın bir özeti şöyledir;
Hepinizin bildiği gibi, 7 Haziran seçimlerinden bu yana milletçe bir tiyatro izledik.
Başrolünü AKP’nin oynadığı, figüranlıklarını ise diğer partilerin üstlendiği bu tiyatronun maliyeti, maalesef ülkemiz için çok ağır oldu.
Ülke kaynakları siyasi ihtiraslar uğruna heba edilirken, çalışan tek şey milletvekillerinin maaşları oldu.
Meclisteki 4 partinin hükümeti kuramayışında ve yeni bir seçime karar verilmesinde Saadet Partisi’nin hiçbir payı ve sorumluluğu yoktur.
Milletimiz kavgadan, umutsuzluktan, yarını düşünmekten bıktı.
Tek isteği; onurlu, güvenli, insanca bir yaşamdır.
Bu böyle gidemez;
1 Kasım’da bu oyunu bozacak, bu figüranları sahneden indireceğiz.
7 Haziran’da denedik, gördük.
Saadet Partisiz olmuyor, olmuyor, olmuyor.
Çünkü Devlet yönetimi, basiret ister, feraset ister, vizyon ister, tecrübe ister.
Gerçek olan şu ki; 13 yıl önce var olan huzur ve güven ortamı bugün yok, herkes diken üstünde, kötü şeyler olacak beklentisi içindedir.
Kendileri de itiraf ediyor ki, büyük bir felaketin eşiğindeyiz. Elhak tespit doğrudur. Ancak çözüm yanlıştır. Yine “Bize oy verin!” diyorlar. Peki, sormazlar mı felaketin sorumlusu kim? Kim ülkeyi ateş çemberine çevirdi? 13 yılda elindeki büyük güç ve imkânlarla, bu felaketi önleyemediyse, tekrar işin başına gelmekle nasıl önleyecek?
Bu sorunun cevabını aramaya mecbur değil miyiz?
Toplumun büyük kesimi, 1 Kasım seçimlerinin hiç bir şeyi değiştirmeye-ceğine inanıyor.
Evet, Saadet Meclise girmediği müddetçe değişmeyeceğine bizde inanıyoruz.
Bütün bu sıkıntıların yaşanmaması için 7 Haziran öncesi üzerimize düşen uyarı vazifemizi yaptık, yine yapıyoruz ve aziz milletimize bir kere daha sesleniyoruz.
Ey milletim!
Siyasete atılmış bir kördüğüm var ve bu kördüğümün çözülmesi gerekiyor. Bu kördüğümü, senin desteğin ile Meclis’e girecek olan Saadet Partisi çözecektir. Görüldü ki, İçinde Saadet Partisinin bulunmadığı hiçbir Meclis çözüm üretemez. Gerçekler bütün açıklığı ile ortadadır.
Kardeşlerim, 1 Kasım seçimleri millet iradesinin ortaya konulacağı bir tarihtir. Uyanık olalım, dikkatli olalım, ikinci bir yıkıma izin vermeyelim.
Görünen o ki; Bundan böyle tek parti iktidarı mümkün değildir. Çünkü AK Parti raydan çıkmıştır. Raydan çıkan tren hızlandırılmaz, durdurulur. Hızlandırılırsa acıyı, ızdırabı, felaketi arttırır.
İnanıyoruz ki, milletimiz raydan çıkan AK Parti trenini durduracaktır.
AKP ile birlikte, seçmenin tercihine saygı göstermeyen Meclis’teki diğer sözde demokrat partilere de haddini bildirecektir.
Arkadaşlar, bu gün yeniden sorumlu olma günüdür. Biliyoruz ki; Milletimiz “yüreğinin sesini dinlediğinde, Saadet’i” bulacaktır.
1 Kasım seçimlerinin bir fırsat olarak değerlendirilmesini temenni ediyoruz.
Saadet Parti’miz bu seçimlerin de tek alternatifidir.
Saadet Partisi, meselelerin farkında olduğu kadar, çözüm yollarını da biliyor.
Sizlerde Saadet Partisi’ni, Millî Görüş’ü biliyorsunuz.
Başkasının dünyası için, ahıretinizi karartmayınız!
Haydi, yüreğinin sesini dinle, Saadeti duyacaksın.
UNUTMAYIN Kİ BU SES SİZİN SESİNİZ…
BU SES 80 MİLYONUN SESİDİR…
Saygılanımızla...
Saadet Partisi Milli Görüş
29 Ekim 2015 Perşembe
25 Ekim 2015 Pazar
Aziz seçmen kardeşim,
01 Kasım 2015’de yapılacak Genel Milletvekili Seçimlerine sayılı günler kaldı. Seçime katılan tüm partiler “Aday Tanıtım Toplantıları” nı yaptılar, “Seçim Beyannamelerini Açıkladılar”, Eski-Yeni Bir Çok Vaatte Bulundular. Şimdi de iktidarıyla-muhalefetiyle düzenledikleri mitinglerle, medyadaki reklamlarıyla senin oy’unu almak için çalışıyorlar. Herkesin farkında olduğu husus ise, vaatlerin hemen çoğunun ekonomik olduğu gerçeğidir. Bunun manası, başka sorunlar bulunsa da milletin ana sorunu geçim sıkıntısı.
Tam da bu noktada durup, Ekonomik durumuza dair bir tespit yapmak mecburiyetindeyiz. Çünkü Ekonomi fertler için olduğu gibi, devletler için de çok önemlidir. Bu öneminden dolayı bir ülkenin Ekonomi Politikalarını ne dış politikasından, ne iç politikasından ve ne de siyasi ve sosyal politika konularından ayrı düşünmek ya da tek başına ele almak mümkün değildir.
Ülke içindeki terör olayları, boşanmalar, kap-kaç olayları, hırsızlık ve diğer sosyal olayları da ekonomiden bağımsız ele alıp değerlendiremeyiz. Bütün bu olaylar ülke ekonomisini etkilediği gibi, ülke ekonomisinin iyi veya kötü olması da bu olayları etkiler. Yani hiçbir olay tek başına ele alınıp değerlendirilemez ve unutulmamalıdır ki, bu olayların hepsi ekonomi ile doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilidir.
Hazine Müsteşarlığının verilerine baktığımızda; ülkemizin şu anda 630 milyar dolar iç ve dış borcunun bulunduğunu ve yıllık olarak takriben 55 milyar lira, (12 yılda toplam 600 milyar lira) faiz ödendiğini görmekteyiz. İşçiye, Memura, Emekliye zammı çay kaşığıyla verebilen Hükümet, Küresel sermayeyi ihya ediyor. Bu böyle gitmez. Bu gidişatın sonu, fecaattır.
Hal böyle iken, 13 yıldır tek başına iktidarda olup da "Bizi iktidara getirin, bu kötü gidiş bitsin" diye seçim propagandası yapılıyor.
Kendilerinin de kabul ettiği bu kötü gidişat ancak ve ancak Saadet iktidarıyla durdurulabilir.
Tam da bu noktada durup, Ekonomik durumuza dair bir tespit yapmak mecburiyetindeyiz. Çünkü Ekonomi fertler için olduğu gibi, devletler için de çok önemlidir. Bu öneminden dolayı bir ülkenin Ekonomi Politikalarını ne dış politikasından, ne iç politikasından ve ne de siyasi ve sosyal politika konularından ayrı düşünmek ya da tek başına ele almak mümkün değildir.
Ülke içindeki terör olayları, boşanmalar, kap-kaç olayları, hırsızlık ve diğer sosyal olayları da ekonomiden bağımsız ele alıp değerlendiremeyiz. Bütün bu olaylar ülke ekonomisini etkilediği gibi, ülke ekonomisinin iyi veya kötü olması da bu olayları etkiler. Yani hiçbir olay tek başına ele alınıp değerlendirilemez ve unutulmamalıdır ki, bu olayların hepsi ekonomi ile doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilidir.
Hazine Müsteşarlığının verilerine baktığımızda; ülkemizin şu anda 630 milyar dolar iç ve dış borcunun bulunduğunu ve yıllık olarak takriben 55 milyar lira, (12 yılda toplam 600 milyar lira) faiz ödendiğini görmekteyiz. İşçiye, Memura, Emekliye zammı çay kaşığıyla verebilen Hükümet, Küresel sermayeyi ihya ediyor. Bu böyle gitmez. Bu gidişatın sonu, fecaattır.
Hal böyle iken, 13 yıldır tek başına iktidarda olup da "Bizi iktidara getirin, bu kötü gidiş bitsin" diye seçim propagandası yapılıyor.
Kendilerinin de kabul ettiği bu kötü gidişat ancak ve ancak Saadet iktidarıyla durdurulabilir.
Saadet iktidarında;
Öncelikle iç ve dış borçlanmanın temel nedeni olan ekonomik program değiştirilecek, onun yerine “Adil Ekonomik Düzen” kurulacaktır.
Kamu borçlanmalarında şeffaf ölçütler belirlenecek ve halk devletin neden ve nasıl borçlandığını bileceği bir düzen kurulacaktır.
Kayıt dışı ekonomi ile mücadele edilecek, vergi dilimleri ve oranları makul seviyeye indirilecek, beyana dayalı vergi sistemi esas olacaktır.
Havuz Sistemi (Kamu Tek Hesabı) yeniden kurulacak, böylece kaynak israfı önlenecektir.
Borç-faiz-borç sarmalından çıkılmasıyla, bütçeden yapılan yıllık ortalama 50 milyar TL’lik faiz ödemesi önlenecektir.
Asgari ücret açlık sınırından fazla olacak ve asgari ücretten vergi alınmayacaktır.
Bunların gerçekleşmesi için yüreğinin sesini dinle, SAADET’İ DUYACAKSIN, Saadet’i bulacaksın…
Saygılarımla.
Öncelikle iç ve dış borçlanmanın temel nedeni olan ekonomik program değiştirilecek, onun yerine “Adil Ekonomik Düzen” kurulacaktır.
Kamu borçlanmalarında şeffaf ölçütler belirlenecek ve halk devletin neden ve nasıl borçlandığını bileceği bir düzen kurulacaktır.
Kayıt dışı ekonomi ile mücadele edilecek, vergi dilimleri ve oranları makul seviyeye indirilecek, beyana dayalı vergi sistemi esas olacaktır.
Havuz Sistemi (Kamu Tek Hesabı) yeniden kurulacak, böylece kaynak israfı önlenecektir.
Borç-faiz-borç sarmalından çıkılmasıyla, bütçeden yapılan yıllık ortalama 50 milyar TL’lik faiz ödemesi önlenecektir.
Asgari ücret açlık sınırından fazla olacak ve asgari ücretten vergi alınmayacaktır.
Bunların gerçekleşmesi için yüreğinin sesini dinle, SAADET’İ DUYACAKSIN, Saadet’i bulacaksın…
Saygılarımla.
22 Ekim 2015 Perşembe
https://www.facebook.com/ramazan.duzen
https://www.facebook.com/saadetankara/photos_stream
https://www.facebook.com/saadetkadinankara/photos/pb.523401827763612.-2207520000.1445532187./571358076301320/?type=3&theater
https://www.facebook.com/Saadet-Bal%C4%B1kesir-701929419923738/photos/
https://www.facebook.com/saadetankara/photos_stream
https://www.facebook.com/saadetkadinankara/photos/pb.523401827763612.-2207520000.1445532187./571358076301320/?type=3&theater
https://www.facebook.com/Saadet-Bal%C4%B1kesir-701929419923738/photos/
21 Ekim 2015 Çarşamba
Aziz seçmen kardeşim,
Köy ve Mahalle Muhtarlarımız, bir yandan mülki idare, diğer yandan yerel idareler bakımından yönetimin ve hizmet üretmenin birinci basamağını temsil etmektedirler.
Ama mevcut durumda uygulamanın böyle olduğunu söylemek mümkün değildir.
Çünkü, gerek yasal olarak ve gerekse fiziki olarak muhtarlarımızın önü tıkalıdır.
Muhtarlarımız Köyüne-Mahallesine yol, su, kanalizasyon ve benzeri hizmetleri getirebilmek için, mülki ve yerel idarelerin kapılarını aşındırmakta, siyasi iktidarın veya yerel iktidarın mensuplarının elini-eteğini öpmeye mecbur bırakılmaktadır. Bu kabul edilebilir bir durum değildir ve değiştirilmelidir.
Ama mevcut durumda uygulamanın böyle olduğunu söylemek mümkün değildir.
Çünkü, gerek yasal olarak ve gerekse fiziki olarak muhtarlarımızın önü tıkalıdır.
Muhtarlarımız Köyüne-Mahallesine yol, su, kanalizasyon ve benzeri hizmetleri getirebilmek için, mülki ve yerel idarelerin kapılarını aşındırmakta, siyasi iktidarın veya yerel iktidarın mensuplarının elini-eteğini öpmeye mecbur bırakılmaktadır. Bu kabul edilebilir bir durum değildir ve değiştirilmelidir.
Saadet iktidarında;
Muhtarlık makamının güçlendirilmesi ve Köyüne-Mahallesine hizmet getirebilmesi maksadıyla yapılacak Yasal düzenlemelerin yanı sıra, Muhtar derneklerinin bir araya getirilmesi maksadıyla “Muhtarlar Federasyonu” da kurulacaktır.
Muhtarların da Belediye Meclislerinde temsil edilmesi ve bütçe imkanlarından nüfusu oranında pay alması sağlanacaktır.
Kırsal bölgelerden şehirlere göçün engellenmesi amacıyla, yerel kaynaklar üretime yönlendirilerek, illerde istihdamın geliştirilmesi ve refahın artırılması sağlanacaktır.
Tarım arazileri, doğal ve kültürel kimlikler ve yeşil alanlar titizlikle korunacaktır.
Yerel ekonomik kaynaklar değerlendirilerek bölgesel gelişme sağlanacak ve “Yerel Ekonomik Gelişme Programı” uygulanacaktır.
Kalkınmada sıkça karşılaşılan belli bir alana yoğunlaşan, yığılan politikalar yerine ölçülü bir şekilde tüm ülkeye yayılan politikalar tercih edilecektir. Bu zamana kadar uygulanan yığılmacı politikalar neticesinde iç göçler tetiklenmiş, sosyal patlamaları ve şehir rantının ortaya çıkmasını beraberinde getirmiştir.
Seçmen kardeşim;
Doğduğun yerde doymak istiyorsan, Sanayileşmenin ve gelişmenin tabana yayılması gereklidir.
Bunu ancak Saadet Partisi sağlayabilir. Saadet Partisi bunu geçmişte yaptı. Şimdi de senin desteğin ile Meclise girdiğinde yine yapacaktır.
Yüreğinin sesini dinle, Saadet’i duyacaksın. Saadet’e ermen dileğiyle, saygılar sunarım.
Muhtarlık makamının güçlendirilmesi ve Köyüne-Mahallesine hizmet getirebilmesi maksadıyla yapılacak Yasal düzenlemelerin yanı sıra, Muhtar derneklerinin bir araya getirilmesi maksadıyla “Muhtarlar Federasyonu” da kurulacaktır.
Muhtarların da Belediye Meclislerinde temsil edilmesi ve bütçe imkanlarından nüfusu oranında pay alması sağlanacaktır.
Kırsal bölgelerden şehirlere göçün engellenmesi amacıyla, yerel kaynaklar üretime yönlendirilerek, illerde istihdamın geliştirilmesi ve refahın artırılması sağlanacaktır.
Tarım arazileri, doğal ve kültürel kimlikler ve yeşil alanlar titizlikle korunacaktır.
Yerel ekonomik kaynaklar değerlendirilerek bölgesel gelişme sağlanacak ve “Yerel Ekonomik Gelişme Programı” uygulanacaktır.
Kalkınmada sıkça karşılaşılan belli bir alana yoğunlaşan, yığılan politikalar yerine ölçülü bir şekilde tüm ülkeye yayılan politikalar tercih edilecektir. Bu zamana kadar uygulanan yığılmacı politikalar neticesinde iç göçler tetiklenmiş, sosyal patlamaları ve şehir rantının ortaya çıkmasını beraberinde getirmiştir.
Seçmen kardeşim;
Doğduğun yerde doymak istiyorsan, Sanayileşmenin ve gelişmenin tabana yayılması gereklidir.
Bunu ancak Saadet Partisi sağlayabilir. Saadet Partisi bunu geçmişte yaptı. Şimdi de senin desteğin ile Meclise girdiğinde yine yapacaktır.
Yüreğinin sesini dinle, Saadet’i duyacaksın. Saadet’e ermen dileğiyle, saygılar sunarım.
SAADET PARTİSİ SEÇİM VAATLERİMİZ
1.Tüm vatandaşlarımız bizim iktidarımızda birinci
sınıf vatandaş olacak.
2.Milletin vicdanının sesine tercüman olacağız
3.Halkın her türlü öneri ve teklifini titizlikle dikkate
alacağız.
4.Gelir gelmez Memur İşçi ve emeklilere yüzde 50 net zam
yapacağız.
5.Asgari Ücret Net 1500 TL Olacak. Asgari Ücretten Vergi
Alınmayacak.!
6.65 Yaş Maaşına %
100 Zam yapacağız.
7.Emeklilikte Yaş Şartı Kalkacak. Kadınlarda 25 Erkeklerde
30 Yıl Hizmete Emeklilik Hakkı Verilecek.
8.Esnafa çözüm ortağı
olacağız.Vergi yükünü azaltacağız.
9.Tarım, stratejik sektör olarak kabul edilecek.Tüm kotalar
kalkacak.
10.Tarım Ve Hayvancılığı Olumsuz Etkileyen Tüm Kotalar
Kalkacak.
11.Sağlık En Temel İnsan Hakkıdır. Beşikten Mezara Herkes
Sağlık Sigortalı Olacak.
12.Taşeron İsçilik Son Bulacak. Mevcut Taşeron İşçiler
Kadrolu Olacak.
13.Terör Mutlaka Bitirilecek
14.İç Güvenlik Sağlanacak.
15.Terörle Masaya Oturulmayacak. Mücadele Edilecek.
16.Teröristlere Ve Sapıklara İdam Cezası Getireceğiz.
17.Terörü Destekleyen Ülkelerle İlişkiler Kesilecek.
18.Ötekileştirme Değil , 78 Milyonun Kardeşliği Tesis
Edilecek.
19.Bir Defaya Mahsus Kredi Kartı Borç Faizini Sileceğiz.
20.Örtülü ödenek kaldırılacak
21.Fakir ailelere her yıl 100 bin konut yapılacak
22.Şeker fabrikaları özelleştirmeden çıkarılacak kapatılması
engellenecek.
23.%10 seçim barajı kaldırılacak.
24.Aileyi güçlendireceğiz.Kadına yönelik şiddeti
engelleyeceğiz.
25.Evlenecek Gençlerimize Faizsiz Evlenme Kredisi Verilecek.
26.Doğum Yapan Anneye Bir Yıllık İşsizlik Maaşı Verilecek
27.Mehmetçiğe Asgari
Ücret Kadar Maaş Vereceğiz.
28.Tüm Öğretmenler atanacak açıkta kimse kalmayacak.
29.Eğitimde AB Müfredatı Yerine Milli Eğitim Modeline
Geçilecek.
30.Manevi Kalkınma Hamlesi Başlatılacak.
31.Engelli Vatandaşlarımızın İstihdamını %3'ten %6'ya
Çıkaracağız
32.Üniversite Öğrencilerimize Yarı Zamanlı, Gelir Kapısı
Açılamak.
33.Eğitimde öğretmeni ve öğrenciyi merkeze alacağız
34.Okul Servisler bedava olacak
35.Gençlik koordinasyon kurumu kurulacak
36.Türkiye’yi Kendi Arabasını, Kendi Akıllı Telefonunu,
Sanayi Ve Teknolojisini Üretebilen Bir
Ülke Haline Getireceğiz.
37.Dış ticaret ajansları kurulacak
38.Ulaşımda milli teknoloji harekete geçirilecek
39.Rantçı ve yağmacı saldırılara son vereceğiz
40.Şehir strateji birimleri kurulacak
41.Havuz tek hesabı (DENK BÜTÇE) yeniden getirilecek
42.Çağdaş köleliğe son vereceğiz
43.Hiç kimse aç ve açıkta kalmayacak
44.Dış Politikada Milli Menfaatlerimize Uygun Hareket
Edeceğiz.
45.İncirlik Kapatılacak.
46. Altı Hava Limanı ,7 Deniz Limanımızı ABD’ye Tahsis Eden
Tebliğ İptal Edilecek
47.D-8 İslam Birliği Aktif Hale Getirilecek.
48.Avrupa Birliğine Tam Üyelik Süreci Sonlandırılacak.
49.Avrupa Birliği Bakanlığı , D-8 Bakanlığa Dönüştürülecek.
50.Kıbrıs Davamızdan Asla Vazgeçmeyeceğiz.
51.BOP Eş Başkanlığı Bırakılacak
52.Komşu Ülkelerle İlişkiler Yeniden Düzenlenecek.
53.Ortadoğu Yangını Batı İle Değil D-8 Ve Bölge Ülkeleriyle
söndürülecek.
54.Yolsuzluk Yapanlardan Ve Devlet Kaynaklarını Peşkeş
Çekenlerden Mutlaka Hesap Sorulacak.
55.Kalkınma projemiz hayata geçirilecek.Memleketimizin Her
Yerini Fabrikalarla Donatacağız. Herkesin Doğduğu Yerde İş İmkanı
Sağlanacak.Yaşanabilir Bir Türkiye Haline Getireceğiz.
56.Türkiye’nin tamamı yaşanılır bir hale getirilecek
Aziz seçmen kardeşim,
Resmi rakamlara göre 6 milyon, resmi olmayan rakamlara göre de 11 milyon insanımızın işsiz bulunduğu ülkemizde, kamu kurumlarında herhangi bir işe girebilmek için o işin eğitimini almış olmak, diploma sahibi bulunmak yeterli olmamaktadır.
İllaki KPSS sınavlarına da girmek ve istenen puanı almış olmak gerekmektedir.
Ama ne yazık ki, buda yetmemekte, torpili olanlar işe girmekte, olmayanlar elenmektedir.
Acı veren bu uygulama, insan haklarına aykırıdır ve acilen giderilmesi gerekmektedir.
İllaki KPSS sınavlarına da girmek ve istenen puanı almış olmak gerekmektedir.
Ama ne yazık ki, buda yetmemekte, torpili olanlar işe girmekte, olmayanlar elenmektedir.
Acı veren bu uygulama, insan haklarına aykırıdır ve acilen giderilmesi gerekmektedir.
Saadet iktidarında;
Kamu kadrolarına personel alımlarında liyakat ve performans esas alınacaktır.
Yürütmenin denetimine her açıdan öncelik verilecektir. Bu çerçevede, kamu görevlileri ile ilgili dava açılabilmesi için aranan üst yöneticilerinin izin şartı sınırlandırılacaktır. Bu şekilde, kamu yönetiminin sorumlu davranması temin edilecektir.
Yerel yönetimler halkın ve sivil toplumun süreçlere ve kararlara etkin katılımı ile güçlendirilecektir. Böylece, yerel sorunlar yerel yönetimlerce çözülecektir.
Devlet personel yönetimi, Hükümetlerin vatandaş üzerindeki patronaj ve baskısının bir aracı olmaktan çıkarılacak, liyakati ve performansı ölçü alan bir anlayışla yeniden düzenlenecektir.
KPSS ve işe yerleştirmelerde karşılaşılan tüm sorunlar, adayların ve kamu kurumlarının katılımı ile şeffaf, hesap verebilir, denetime açık bir biçimde çözülecektir. Gayretle sınavlara hazırlanan gençlerimiz kimseye minnet etmeden çalışmalarının karşılığını alacaktır.
Herkes hak ettiğini aldığında, kamu görev ve yetkilerini hiç kimse keyfi ve kişisel menfaatleri için kullanamayacaktır.
Kamu hizmetlerinden herkesin adil bir biçimde yararlanması gereğine inanıyorsan, 1 Kasım'da Oy'unu Saadet Partisine ver ki, dertler ortadan kalksın.
Aynı vaatları başkalarından da duyabilirsin. Ama inanma, onlar yapamaz. Onlar yıllardır Mecliste değiller mi?Yapacak olsaydılar, yıllardır yapmaları gerekmez miydi?
Başkalarını değil, yüreğinin sesini dinle Oy'unu kendine ver. Saadet'e ermen dileğiyle, saygılar sunarım.
Yürütmenin denetimine her açıdan öncelik verilecektir. Bu çerçevede, kamu görevlileri ile ilgili dava açılabilmesi için aranan üst yöneticilerinin izin şartı sınırlandırılacaktır. Bu şekilde, kamu yönetiminin sorumlu davranması temin edilecektir.
Yerel yönetimler halkın ve sivil toplumun süreçlere ve kararlara etkin katılımı ile güçlendirilecektir. Böylece, yerel sorunlar yerel yönetimlerce çözülecektir.
Devlet personel yönetimi, Hükümetlerin vatandaş üzerindeki patronaj ve baskısının bir aracı olmaktan çıkarılacak, liyakati ve performansı ölçü alan bir anlayışla yeniden düzenlenecektir.
KPSS ve işe yerleştirmelerde karşılaşılan tüm sorunlar, adayların ve kamu kurumlarının katılımı ile şeffaf, hesap verebilir, denetime açık bir biçimde çözülecektir. Gayretle sınavlara hazırlanan gençlerimiz kimseye minnet etmeden çalışmalarının karşılığını alacaktır.
Herkes hak ettiğini aldığında, kamu görev ve yetkilerini hiç kimse keyfi ve kişisel menfaatleri için kullanamayacaktır.
Kamu hizmetlerinden herkesin adil bir biçimde yararlanması gereğine inanıyorsan, 1 Kasım'da Oy'unu Saadet Partisine ver ki, dertler ortadan kalksın.
Aynı vaatları başkalarından da duyabilirsin. Ama inanma, onlar yapamaz. Onlar yıllardır Mecliste değiller mi?Yapacak olsaydılar, yıllardır yapmaları gerekmez miydi?
Başkalarını değil, yüreğinin sesini dinle Oy'unu kendine ver. Saadet'e ermen dileğiyle, saygılar sunarım.
20 Ekim 2015 Salı
NİÇİN SAADET PARTİSİ
Bir ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtulup, Saadete ulaşması için beş hususun gerçekleşmesi gerekir. Bir yönetimin ana ilkesi kin, hırs ve intikam değil, ancak şefkat olursa, huzur, barış ve kardeşlik sağlanabilir. Bizim yönetimimizin temel ilkesi şefkattir. Bunun için uzlaşma teklifleri getiriyoruz. Hiç kimse diğerinin inancına baskı yapmasın, herkes başkasına zarar vermeden inandığı gibi birlikte yaşasın istiyoruz. Adil barış teklif ediyoruz. Bizim dışımızdakilerin ya temel inançlarında zulüm vardır, ya da alet oldukları için zulme rıza gösterirler. Sonuç aynı kapıya çıkar. Hedef milletin inancının, ideallerinin ve kendisinin, kökünün kazınmasıdır. Bu düşünce ile topluma huzur getirmek mümkün olmaz.
M.ARIKAN
Bir ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtulup, Saadete ulaşması için beş hususun gerçekleşmesi gerekir. Bir yönetimin ana ilkesi kin, hırs ve intikam değil, ancak şefkat olursa, huzur, barış ve kardeşlik sağlanabilir. Bizim yönetimimizin temel ilkesi şefkattir. Bunun için uzlaşma teklifleri getiriyoruz. Hiç kimse diğerinin inancına baskı yapmasın, herkes başkasına zarar vermeden inandığı gibi birlikte yaşasın istiyoruz. Adil barış teklif ediyoruz. Bizim dışımızdakilerin ya temel inançlarında zulüm vardır, ya da alet oldukları için zulme rıza gösterirler. Sonuç aynı kapıya çıkar. Hedef milletin inancının, ideallerinin ve kendisinin, kökünün kazınmasıdır. Bu düşünce ile topluma huzur getirmek mümkün olmaz.
M.ARIKAN
Aziz seçmen kardeşim,
Ülkemizde 80 milyona yaklaşan insan yaşamaktadır.
Üzücüdür ama, insanımızın yarısı diğer yarısı ile hasım haline gelmiş ve hak aramak için mahkemelere başvurmuştur.
Ne yazık ki, hakkını almak o kadar kolay olmamaktadır.
Bunun bir çok sebebi olmakla beraber, yoğunluk ana sebep olarak öne çıkmaktadır.
Bu cihetten yaklaşıldığında mahkeme kapısına gitmeye mecbur kalınmayacak bir toplum yapısı oluşturmak gerektiği görülmektedir.
Bu ise, sadece kanunları değiştirmekle, adliye binalarını büyütmekle olamaz. Eğitim sistemimizin ideal insan yetiştirmesine ihtiyaç vardır.
Üzücüdür ama, insanımızın yarısı diğer yarısı ile hasım haline gelmiş ve hak aramak için mahkemelere başvurmuştur.
Ne yazık ki, hakkını almak o kadar kolay olmamaktadır.
Bunun bir çok sebebi olmakla beraber, yoğunluk ana sebep olarak öne çıkmaktadır.
Bu cihetten yaklaşıldığında mahkeme kapısına gitmeye mecbur kalınmayacak bir toplum yapısı oluşturmak gerektiği görülmektedir.
Bu ise, sadece kanunları değiştirmekle, adliye binalarını büyütmekle olamaz. Eğitim sistemimizin ideal insan yetiştirmesine ihtiyaç vardır.
Saadet iktidarında ideal insan yetiştirilmesi için çalışılacaktır.
Ayrıca;
Adaletin hızlı işletilmesi için usul kanunlarında gerekli düzenlemeler yapılacaktır.
Avukatların delillere ulaşmasının ve delil toplamasının önündeki engeller kaldırılacaktır.
Mahkemelerin önündeki dosya yoğunluğunu azaltmak için sulh ve arabuluculuk kurumu teşvik edilecek; özel hukuk davaları için tahkim kurulunun yaygınlaştırılmasına çalışılacaktır.
Savcılar ile hâkimler yapısal ve kurumsal olarak birbirinden ayrılacak, iddia ve savunma işlevini yerine getiren savcılar ile avukatların konumları denk hale getirilecektir.
Yargıya ayrılan bütçe payı artırılıp kadro sorunları çözülecektir.
Hâkim ve savcıların meslek içi eğitimlerine önem verilecek ve mesleklerindeki ihtisaslaşmaları teşvik edilecektir.
İstinaf mahkemeleri kurularak etkili bir şekilde çalışır hale getirilecektir.
İnsan hakları ihlalleri konusunu ele alan, İnsan Hakları İhtisas Mahkemeleri kurulacaktır.
HSYK, Hâkimler Yüksek Kurulu (HYK) ve Savcılar Yüksek Kurulu (SYK)olmak üzere ikiye ayrılacaktır.
Avukatların delillere ulaşmasının ve delil toplamasının önündeki engeller kaldırılacaktır.
Mahkemelerin önündeki dosya yoğunluğunu azaltmak için sulh ve arabuluculuk kurumu teşvik edilecek; özel hukuk davaları için tahkim kurulunun yaygınlaştırılmasına çalışılacaktır.
Savcılar ile hâkimler yapısal ve kurumsal olarak birbirinden ayrılacak, iddia ve savunma işlevini yerine getiren savcılar ile avukatların konumları denk hale getirilecektir.
Yargıya ayrılan bütçe payı artırılıp kadro sorunları çözülecektir.
Hâkim ve savcıların meslek içi eğitimlerine önem verilecek ve mesleklerindeki ihtisaslaşmaları teşvik edilecektir.
İstinaf mahkemeleri kurularak etkili bir şekilde çalışır hale getirilecektir.
İnsan hakları ihlalleri konusunu ele alan, İnsan Hakları İhtisas Mahkemeleri kurulacaktır.
HSYK, Hâkimler Yüksek Kurulu (HYK) ve Savcılar Yüksek Kurulu (SYK)olmak üzere ikiye ayrılacaktır.
Bunları sende arzu ediyorsan, 1 Kasım'da oyunu Saadet Partisi'ne vermeni bekliyoruz.
Yüreğinin sesini dinlemeni ve Oy'unu Saadete vermeni diler, saygılar sunarım.
18 Ekim 2015 Pazar
Prof. Dr. Mustafa Kamalak: "Devlet Şırnak, Cizre ziyaretimiz için <Sizi koruyamayız, gitmeyin> dedi. Sorumluluğu aldığımıza dair belge imzalattı."
"SORUMLULUK BANA AİTTİR' DİYEREK, BELGE İMZALAMAK ZORUNDA KALDIM"
Dün devletin “gitme, can güvenliğini sağlayamam” dediği Şırnak ve Cizre'ye gittiğini hatırlatan Kamalak, “Güvenlik istemiyorum. Sorumluluk bana aittir.” diyerek, belge imzalamak zorunda kaldığını kaydetti.
İktidar sahiplerinin muhalefeti “Siz Sivas’ın doğusuna bile gidemezsiniz.” diye eleştirdiğini dile getiren Saadet lideri Kamalak, “Bre gafil, bre acemi tayfa; bu ülkenin güvenliğinden, bütün vatandaşlarının can, mal, ırz ve namus güvenliğinden sen sorumlu değil misin? Sen iktidara geldiğinde herhangi bir kimsenin Sivas’ın doğusuna gidememe gibi bir sorunu var mıydı?” şeklinde konuştu.
“Acemi tayfa” diye itham ettiği hükümetin “Ülkenin bazı yerlerinde seçim güvenliği yoktur. Sandıklar başka yerlere taşınmalı” dediğini belirten Kamalak, “Sen iktidara gelirken Türkiye’nin böyle bir sorunu var mıydı? İktidarıyla, muhalefetiyle bugünkü Meclis Türkiye’yi yönetemiyor yönetemez de. Çünkü devlet yönetimi çoluk çocuk işi değildir. Türkiye’nin yeni bir adrese ihtiyacı vardır. Bu adres, tertemiz geçmişi ve kadroları ile Saadet Partisi'dir. Bunun için 1 Kasım seçimleri çok önemli bir fırsattır.” ifadelerini kullandı.
NİÇİN SAADET PARTİSİ?.. FETHULLAH ERBAŞ AÇIKLADI
Erbaş açıklamasında şunları kaydetti;
“Biz de işler yaptık” diyerek birtakım çoluk-çocuk işini saymak başkadır. Güvenebilmek için önce ne dediğine bakacağız. Boş lafla kaybedecek vaktimiz yok. Çok kritik noktadayız.
Bir yandan dış mihrakların etkisi ve yönlendirmesi altında olup, diğer bir ifade ile IMF’nin her dediğine evet deyip, hem borç ve faiz sarmalını devam ettireceğim, hem de ülkeyi kurtaracağım sözlerine inanmak doğru ve mümkün olmadığı gibi, bunu daha önce gerçekleştirmiş olmadan ileri sürülen laftan ibaret içi boş iddialara da güvenmek doğru değildir.
Saadet Partisi milli görüşüyle bir kere değil üç kere Türkiye’yi bugünkü durumdan fiilen kurtarmıştır. Başarıyla kurtarmıştır. Laf değil, gerçekler konuşuyor, yapılanlar konuşuluyor, yapacağımız laflar değil.
Yaptık diye konuşabilmek Allah’ın emriyle. Bu Saadet Partisi’ne nasip oluyor, Milli Görüş sahibi olduğu için.
Bir ülkenin yetişmiş tecrübeli evlatlarına düşen en önemli görevlerden birisi bu kadar önemli bir seçimde 70 milyon memleket evladının hepsini bir kardeş olarak kucaklayarak onlara ülkenin ve kendilerinin mutluluğu için seçimlerde tercihlerini isabetli yapmalarına yardımcı olmak, tecrübe ve bilgilerini onlarla paylaşarak ülkenin selameti için en hayırlı sonucun doğmasını sağlamaya çalışmaktır.
Bunun için öncelikle her şeyden evvel bu vereceğimiz oylarla parti seçmiyoruz, geleceğimizi seçiyoruz, işte bunun için hangi partiye oy vermekle hangi geleceği seçtiğimizi yukarıda belirtmiştik.
Çok aziz ve muhterem kardeşlerim, size oy verirken istikbalinizi seçmekte olduğumuzu önemle, ehemmiyetle belirttikten sonra neden oyumuzu Saadet Partisi’ne vermemiz gerektiği hususunu şimdi diğer delilleriyle de açıklayacağım.
Şimdi bu açıklamaya ilave olarak şu gerçekleri de ortaya koymakla görevimi tamamlamak istiyorum.
ARABA UÇURUMA KAYARKEN DENEME OLMAZ
Önümüzde 23 tane parti var hangisine oy vereceğim diyen kardeşime tavsiyem şu, bu iş çoluk-çocuk işi değil. Araba uçurumdan aşağı kayarken deneme olmaz
Son 5 yıl esnasında ülke yönetiminin her gün daha kötüye gitmesi karşısında bir çok yeni partiler kuruldu. Parti adeti yaklaşık 50’yi buldu. Seçime girecek olan 23 partiden her biri Türkiye’yi bugünkü durumdan ben kurtarırım demektedirler.
1. Ülkeyi bugünkü durumdan kurtarmak, her şeyden önce Türkiye’yi benzer durumlarda iken kurtarmış olmanın “TECRÜBE” ve “BAŞARI’sını ister. Buna göre düşün buna göre seç.
2. Bir yandan dış mihrakların etkisi ve yönlendirmesi altında olup, diğer bir ifade ile IMF’nin her dediğine evet deyip, hem borç ve faiz sarmalını devam ettireceğim, hem de ülkeyi kurtaracağım sözlerine inanmak doğru ve mümkün olmadığı gibi, bunu daha önce gerçekleştirmiş olmadan ileri sürülen laftan ibaret içi boş iddialara da güvenmek doğru değildir.
3. Ve ülkenin Türkiye’nin hali hazır kritik durumu karşısında, adeta araba uçurumdan aşağı kayarken şunu veya bunu deneyelim demek de doğru ve mümkün değildir.
“Biz de işler yaptık” diyerek birtakım çoluk-çocuk işini saymak başkadır. Güvenebilmek için önce ne dediğine bakacağız. Boş lafla kaybedecek vaktimiz yok. Çok kritik noktadayız. Bu sağlam ve temel esaslardan bakıldığı zaman seçime giren 23 partiden 6 tanesi eski köklü partidir. Diğerlerinin hepsi yeni tecrübesiz, oluşumlardan ibarettir.
4. 1999 seçimlerinin arkasından DSP-MHP ve ANAP göreve geldi. 33 yıldan beri her plan döneminde TBMM’de yapmış olduğumuz konuşmalar esnasında biz hep mevcut düzensizliği ve kargaşayı tenkit etmiş ve plan dönemi ile seçim dönemlerinin uyumlu hale getirilmesini her seçime gidilirken partilerin kalkınma planlarının ana hatlarını açıklayıp millete taahhütte bulunmalarım, seçimden sonra ise millet kimi iktidara getirdi ise onun icraatının DPT, DÎE veya benzeri tarafsız bir kuruluş tarafından izlenmesini ve taahhütlerini ne oranda yerine getirildiğinin tarafsız bir şekilde tespit edilerek millete açıklanmasını teklif etmişizdir. Son 5 yıldır bu üç partinin karneleri tarafsız merciler tarafından tespit edildi. Acı sonuçlarını hem millet ızdırap içinde yaşıyor, hem de rakamlar açık bir şekilde gösteriyor.
5. Geçirilen son 5 yıllık uygulamadan sonra şimdi de 6 köklü parti içerisinde adı geçen üç partinin dinlenmeleri, Türkiye’nin bu durumdan kurtarılması için diğerlerinin kollarını sıvaması gerekmektedir.
İşte hepsine bu temel açıdan baktığımız zaman geçtiğimiz 5 yıl esnasında üç parti denendi. Ne oldu hepsi sınıfta kaldılar ülkeyi perişan ettiler. O halde bu durum karşısında bu 3 tane partiden sonra diğer geriye kalan 3 tane partiye bakıyoruz. Saadet Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve DYP. Bu 23 partiden analiz yaparak sonuca gitmeye çalışıyoruz. Önce 6 tane köklü parti dışındakileri sildik. Sonra 3 tane sınıfta kalanını sildik. Geriye kalan 3 taneye baktığımız zaman bunlarda aslında denenmişlerdir. Biraz sonra da kısaca bunların karnelerini açık bir şekilde ifade edeceğim. Bu üç partinin zihniyetleri ve uygulamaları da bundan önce denenmiştir. Bunlara ilaveten dış güçlerin birtakım planlarını yürütebilmek için demin söylediğim tehlike unsurlarına Türkiye’yi sürüklemek istediklerini ve oynadıkları oyunları çok iyi biliyoruz. Milletimiz bu suni oyunları, bu suni anketleri, bu suni balon şişirmeleri elinin tersiyle itmektedir ve itecektir. Her zaman bu basireti göstermiştir.Gerek bu deneme sonuçları ve gerekse aşağıda arz ettiğimiz deliller; Türkiye’yi bugünkü durumdan kurtarma görevinin Milli Görüş`ü temsil eden Saadet Partisi`ne düştüğünü ve ancak onun bu tarihi hizmeti başarabileceğini açık bir şekilde göstermektedir.
ÇÖZÜM NEDEN SAADET PARTİSİ’DİR
Şöyle ki, Saadet Partisi milli görüşüyle bir kere değil üç kere Türkiye’yi bugünkü durumdan fiilen kurtarmıştır. Başarıyla kurtarmıştır. Laf değil, gerçekler konuşuyor, yapılanlar konuşuluyor, yapacağımız laflar değil. Yaptık diye konuşabilmek Allah’ın emriyle. Bu Saadet Partisi’ne nasip oluyor, Milli Görüş sahibi olduğu için.
Bu durup dururken olmuyor: 5 tane yapısından ve programından gelen sebep var ki, bu hizmeti ancak ve ancak Saadet Partisi yapabilir. Program ve yapısından dolayı Saadet Partisi’nin kurtarabileceğini ibraz eden deliller şunlar:
NİÇİN SAADET PARTİSİ:
Bunun iki ayrı grup temel sebebi vardır.
A-Program ve teşkilat yapısından ileri gelen sebepler:
I. Saadet Partisi Milletin kendisidir
II.Saadete, Saadet Partisi ile ulaşılabilir
Çünkü Saadetin 5 temel şartı vardır:
1- Huzur, Barış: Bunun için zihniyetin temelinin sevgi ve şefkat olması gerekir.
2- Hürriyet: Bunun için insan haklarına gerçekten ve noksansız saygı gerekir.
3- Adalet: Bunun için “Kuvveti Değil”, “Hakkı Üstün Tutan” zihniyet gerekir.
4- Refah: Bunun için ülkenin topyekün kalkınmasını ve reel ekonomiyi esas almış olmak gerekir.
5- Saygınlık: Bunun için maneviyatçılığı, nefis terbiyesini “önce Ahlak ve Maneviyat” prensibini esas almak gerekir.
Saadetin bu temel şartlarını gerçekleştirecek unsurlar, Saadet Partisi’nin programında ve yapısında mevcuttur.
III. Saadet Partisi Doğal olarak en büyük partidir.
IV. Saadet Partisi Bütün yurt sathına yaydı en güçlü teşkilata sahiptir.
V. Saadet Partisi teşkilatındaki heyecan, azim ve aşkla çalışma özelliği herkesçe bilinmektedir."
Aziz seçmen kardeşim,
Adına VATAN dediğimiz bu topraklarda yaşayan insanımızın her birisinin farklı kabiliyetlere, farklı imkanlara, farklı nimetlere sahip olduğu veya olamadığı hepimizce malumdur.
Bazımız bolluk içinde, bazımız kıtlık içindeyiz. Bütün bunlar imtihan içindir.
Olanın olmayana yardımda bulunması da imtihanın bir parçasıdır.
Adına Sivil Toplum Kuruluşları (STK) dediğimiz müesseseler bu ihtiyaçtan doğmuştur.
“VEREN EL İLE ALAN EL” arasında köprü vazifesi gören ve büyük bir boşluğu dolduran, toplumsal şuurun canlanması ve hayata hakim kılınması için büyük gayretler gösteren (Vakıf, Dernek, Sendika ve benzeri) bu kuruluşlarımızın çok daha faydalı hizmetler yapabilmeleri için önlerindeki bazı engellerin kaldırılması gerekmektedir.
Bazımız bolluk içinde, bazımız kıtlık içindeyiz. Bütün bunlar imtihan içindir.
Olanın olmayana yardımda bulunması da imtihanın bir parçasıdır.
Adına Sivil Toplum Kuruluşları (STK) dediğimiz müesseseler bu ihtiyaçtan doğmuştur.
“VEREN EL İLE ALAN EL” arasında köprü vazifesi gören ve büyük bir boşluğu dolduran, toplumsal şuurun canlanması ve hayata hakim kılınması için büyük gayretler gösteren (Vakıf, Dernek, Sendika ve benzeri) bu kuruluşlarımızın çok daha faydalı hizmetler yapabilmeleri için önlerindeki bazı engellerin kaldırılması gerekmektedir.
Saadet iktidarında;
Toplumsal bütünleşme ve yardımlaşmada önemli rol oynayan, kalkınma sürecine tüm kesimleri dâhil ederek katılımcı ve demokratik süreçleri güçlendiren STK’lara daha fazla imkân sağlayan bir ortam oluşturulacaktır.
STK’ların, yerel ve ulusal düzeydeki ihtiyaç ve sorunlara hizmet ve çözüm sunabilme potansiyelleri artırılacak sosyal ve ekonomik hayatta daha fazla rol almaları teşvik edilecektir.
Gerçek ve tüzel kişilerin STK’lara yapacakları mali desteklere yönelik vergisel teşvikler gözden geçirilecek ve geliştirilecektir.
Yerel düzeyde politika oluşturma ve uygulama süreçlerine meslek örgütleri, STK’lar ve üniversitelerin daha fazla katkı sunabilmesi sağlanacaktır.
Saadet Partisi geçmişte yaptı, senin desteğin ile Meclis’e girdiğinde yine yapacaktır.
Gel ‘YÜREĞİNİN SESİNİ DİNLE, SAADET’İ DUYACAKSIN’. Tebliğ ve davet bizden karar sendendir.
STK’ların, yerel ve ulusal düzeydeki ihtiyaç ve sorunlara hizmet ve çözüm sunabilme potansiyelleri artırılacak sosyal ve ekonomik hayatta daha fazla rol almaları teşvik edilecektir.
Gerçek ve tüzel kişilerin STK’lara yapacakları mali desteklere yönelik vergisel teşvikler gözden geçirilecek ve geliştirilecektir.
Yerel düzeyde politika oluşturma ve uygulama süreçlerine meslek örgütleri, STK’lar ve üniversitelerin daha fazla katkı sunabilmesi sağlanacaktır.
Saadet Partisi geçmişte yaptı, senin desteğin ile Meclis’e girdiğinde yine yapacaktır.
Gel ‘YÜREĞİNİN SESİNİ DİNLE, SAADET’İ DUYACAKSIN’. Tebliğ ve davet bizden karar sendendir.
Bizi duymanı ve bize destek olmanı diler, saygılar sunarım…
17 Ekim 2015 Cumartesi
Aziz seçmen kardeşim,
AK Parti, 13 yıldır ülkeyi tek başına yönetmiyor mu? Evet.
Anayasa’yı değiştirme ve demokratikleşme sözü vermedi mi? Evet.
Her vesileyle Millî İradeye saygıdan bahsedip, mitingler yapmıyor mu? Evet.
7 Haziran seçimlerinin istikrarsızlığa sebep olduğunu iddia etmiyor mu? Evet.
Öyle ise, sormamız gerekmez mi:
- İstikrarla yönettiğiniz ülkemiz 13 yıl önceye göre daha iyi bir noktaya neden gelemedi?
- Vaad ettiğiniz Anayasa değişikliğini niye yapmadınız?
- Millî İradeye saygılı iseniz, % 10 seçim barajını neden kaldırmıyorsunuz?
- Millî İradeye saygılı iseniz, 7 Haziran sonuçlarına neden razı olmadınız?
Anayasa’yı değiştirme ve demokratikleşme sözü vermedi mi? Evet.
Her vesileyle Millî İradeye saygıdan bahsedip, mitingler yapmıyor mu? Evet.
7 Haziran seçimlerinin istikrarsızlığa sebep olduğunu iddia etmiyor mu? Evet.
Öyle ise, sormamız gerekmez mi:
- İstikrarla yönettiğiniz ülkemiz 13 yıl önceye göre daha iyi bir noktaya neden gelemedi?
- Vaad ettiğiniz Anayasa değişikliğini niye yapmadınız?
- Millî İradeye saygılı iseniz, % 10 seçim barajını neden kaldırmıyorsunuz?
- Millî İradeye saygılı iseniz, 7 Haziran sonuçlarına neden razı olmadınız?
Aziz seçmen kardeşim,
Saadet iktidarında;
Ülkemizde tam bir demokratikleşme olacaktır.
Senin iradeni engellen yüzde 10 seçim barajı tarih olacaktır.
Seçim sistemi, sosyal adalete ve milletimizin beklentilerine uygun hale getirilecektir.
Siyasi partilerin aldıkları oy oranına göre Meclis’e girmesinin ve nispi temsil sistemine göre tüm toplum kesimlerinin Meclis’te temsil edilmesinin önü açılacaktır.
Siyasi partilere devlet yardımının, seçime katılan partiler arasında hiçbir ayrım yapılmadan aldığı oy oranına göre adil bir şekilde paylaştırılması sağlanacaktır.
Hiçbir merci tarafından denetimsiz ve hesap verilmeyen kamu harcaması yapılamayacaktır.
Referandum müessesesine daha fazla işlerlik kazandırılacak, önemli yasalar milletin onayına sunulacaktır. Özelikle temel hak ve özgürlükler alanında yapılacak yasal değişikliklerin belli sayıda milletvekilinin imzası ile referanduma sunulmasına imkan tanınacaktır.
Vatandaşlarımızın, kanun teklifi vermesinin önü açılacaktır.
Güvenlik ve yargı mensupları dışında, vatandaşlarımızın ve memurların siyasi partilere üye olmasının önündeki tüm engeller kaldırılacaktır.
Bütün bunlar, senin desteğin ile Meclis’e girecek olan SAADET iktidarında olacaktır.
SAADET’e ulaşmanız dileğiyle, saygılar sunarım.
Saadet iktidarında;
Ülkemizde tam bir demokratikleşme olacaktır.
Senin iradeni engellen yüzde 10 seçim barajı tarih olacaktır.
Seçim sistemi, sosyal adalete ve milletimizin beklentilerine uygun hale getirilecektir.
Siyasi partilerin aldıkları oy oranına göre Meclis’e girmesinin ve nispi temsil sistemine göre tüm toplum kesimlerinin Meclis’te temsil edilmesinin önü açılacaktır.
Siyasi partilere devlet yardımının, seçime katılan partiler arasında hiçbir ayrım yapılmadan aldığı oy oranına göre adil bir şekilde paylaştırılması sağlanacaktır.
Hiçbir merci tarafından denetimsiz ve hesap verilmeyen kamu harcaması yapılamayacaktır.
Referandum müessesesine daha fazla işlerlik kazandırılacak, önemli yasalar milletin onayına sunulacaktır. Özelikle temel hak ve özgürlükler alanında yapılacak yasal değişikliklerin belli sayıda milletvekilinin imzası ile referanduma sunulmasına imkan tanınacaktır.
Vatandaşlarımızın, kanun teklifi vermesinin önü açılacaktır.
Güvenlik ve yargı mensupları dışında, vatandaşlarımızın ve memurların siyasi partilere üye olmasının önündeki tüm engeller kaldırılacaktır.
Bütün bunlar, senin desteğin ile Meclis’e girecek olan SAADET iktidarında olacaktır.
SAADET’e ulaşmanız dileğiyle, saygılar sunarım.
ERBAKAN MÜJDE AÇIKLADIĞINDA 70 MİLYON SEVİNİYORDU.
BUNLAR AÇIKLADIĞINDA YİNEMİ SULAMA TESİSİ DİYORLAR
ERBAKANIN TALEBESİ OLSAYDI SEKAYI KAPATIRIR MIYDI
13 YILDA İKTİDAR , ERBAKANIN 11 AYDA YAPTIĞINI YAPAMADI
ŞEKER FABRİKASINI KAPATTIRMAMAK İSTEMEYEN SAADETE OY VERSİN.
DUBLE YOLLAR ASGARİ ÜCRETLİNİN KARNINI DOYURMUYOR.
TOKİ AMACI DIŞINA ÇIKMIŞTIR.
İKTİDAR HALA NE DURUYOR EMEKLİYE MEMURA İŞÇİYE %50 MAAŞ ZAMMI YAPSIN
AVRUPA BİRLİĞİNİN KAPISINDA KÖLE OLMAYACAĞIZ.
İSLAM BİRLİĞİNDE LİDER OLACAĞIZ.
İKTİDAR VAATLERİNE GÖRE 100 TL ZAM YAPACAKMIŞ ZANNEDİYORUM ORAN % 4DÜR
SİZCE BU SEÇİM ADİL Mİ
İKTİDARIN DEVLET GÜCÜ MEDYA GÜCÜ VE SAYAMADIĞIMIZ GÜCÜ VAR
MECLİSTEKİ PARTİLER İSLAM BİRLİĞİ KURACAZ GİBİ BİR SÖZ BİLE EDEMİYOR.
16 Ekim 2015 Cuma
M.HASAN ÖZ
İlim Kültür Ve Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi
20. Dönem Ordu Milletvekili
Saadet Partisi Kurucu Üyesi ve Genel İdare Kurulu Üyesi -
İstanbul E. İl Bşk Yrd. Eğitim Bşk
Değerli Kardeşim,
7 Haziran seçimlerinin üzerinden kısa bir süre geçmiş
olmasına rağmen, tekrar sandık başına gidiyoruz. Bu tarihimizde bir ilk: Seçim
hükümeti tecrübesi ile ilk kez yüzleşiyoruz. 1 Kasım’da yeni bir seçim
yapacağız. Tam da bu noktada, tarihi tecrübesi, bilgisi ve birikimi ile Saadet
Partisi’nin bu seçimlere giderken gündemi nasıl değerlendirdiği, gelişmeleri
nasıl yorumladığı bilinsin istedik. Tozun dumanın birbirine katıldığı, gözün
gözü görmediği bu atmosferde sizlerle hasbihal edelim istedik. İşte bu maksatla
bu mektubu kaleme almayı arzuladık.
Bazen bize diyorlar ki; “Arkadaş, nedir derdiniz! Daha ne
istiyorsunuz: içinizden çıkan arkadaşlarınız 13 yıldır ülkeyi yönetiyor. Bundan
gurur duymalısınız. Boşuna uğraşıyorsunuz. Yoksa siz “Kedi uzanamadığı ciğere
murdar der” hastalığına mı tutuldunuz?” Biz de diyoruz ki; bizim bu
arkadaşlarımızla hiçbir şahsi sorunumuz yok, olamaz da. İnancımız zaten bizi
kardeş kılmış. Ancak biz onların yaptıklarıyla ya da yapamadıklarıyla
ilgiliyiz. Uyguladıkları politikalara itirazımız var. Aynı zamanda biz, “hak
olan, doğru olan sadece bizim elimizle gerçekleşsin” diye bencillik de
yapmıyoruz. Bu milletin, mazlum coğrafyaların sorunları çözülsün, dertleri
bitsin de bu kimin elinden olursa olsun. Bizler bundan sadece memnuniyet
duyarız. O yüzden bizim durduğumuz yeri değerlendirirken, hiç kimse farklı
yorumlama hatasına düşmesin, bize haksızlık yapmasın.
Şimdi birkaç açıdan neden farklı düşündüğümüzü ifade etmeye
çalışacağım.
Dış politikadan başlayalım: Komşularımızdaki akan kanın
sebeplerini beraberce düşünelim. Irak ne zaman işgal edildi? Mayıs 2003’te.
Yani AK Parti’nin iktidara gelişinin altıncı ayında. Gerekçe ne idi? “Saddam’ın
elinde dünyayı tehdit eden kimyasal silahlar var”. Peki, bunun küresel bir
yalan olduğu ortaya çıktı mı? Kesinlikle evet! Peki, bütün bunlar olurken, biz
Türkiye olarak ne yaptık? Tamamen batılıların yol haritasına ayak uydurmanın
gayreti içinde olduk. 1 Mart tezkeresi Meclis'ten geçmediği için, “bu tezkereye
hayır oyu veren milletvekilleri ay sonunda maaşlarını nasıl alacaklarını
düşünsünler” açıklamaları yapılmadı mı? Ne oldu sonunda? Irak fiili olarak üç’e
bölündü. Mezhep çatışmaları, etnik mücadele ayyuka çıktı. İki milyon insan
hayatını kaybetti. Ülke şimdi tamamen terör örgütlerinin hareket alanına
dönüştü ve yanı başımızda bizi de doğrudan tehdit eden bir boyuta taşındı. Dün
“Irak’ın toprak bütünlüğü kırmızı çizgimiz” diyebiliyorduk, bugün Irak’ın
toprak bütünlüğünden de bahsedemez durumdayız. Bağdat’ta, Irak’ın farklı köşelerinde
her gün patlayan bombaları ve parçalanan vücutları vaka-i adiyeden görmeye
başladık. Yani alıştık artık akan kana. Tutmuyor artık kan bizi.
Diğer taraftan Suriye özelinde “Arap Baharı” sürecine
bakalım. Arap Baharı ilk kıvılcımını Tunus’tan verdiğinde biz, “aman dikkat bu
bahar kışa dönmesin” dedik. Hatta rahmetli Hocamız “Siyonizm kadro
değiştiriyor” diyerek herkesi uyardı. Neydi endişemiz? Müslümanlar farklı bir
propaganda ile özgürlüklerini kazanacakları zannıyla derin bir tuzağa
çekiliyordu. Nitekim öyle oldu. Mısır’da binlerce insan meydanlarda katledildi.
80 yıllık İhvan Hareketi, terör örgütü olarak nitelendirildi. İhvan tarihinin
en ağır dönemini yaşıyor ve bundan sonrası ile ilgili ne olacağını ise
bilmiyoruz.. Peki, bu iktidar Mısır’da Mursi’ye ne dedi? “Direnin,
kazanacaksınız, biz direndik kazandık. Siz de mutlaka kazanırsınız”. Oysa durum
Türkiye’dekinden çok farklıydı. ABD Mısır’da Mursi’nin değil Sisi’nin
arkasındaydı.
Sözde demokrasi havarisi ABD, söz konusu Mursi ve Mısır
halkının özgür iradesi olduğunda önceki örneklerde olduğu gibi özgürlük
heykelini hiçe saydı. Biz bunu söylerken, “iktidardaki arkadaşlar hemen
yelkenleri suya indirmelilerdi” demek istemiyoruz elbette. Ancak akıl bir işin
sonunu düşünmek ise, fotoğrafa başka bir açıdan bakmak ve sonrasında atılacak
adımların daha sağlıklı olmasını temin etmek gerekmez miydi? Meydanlarda Rabia
işaretleri yaptık. Hepimiz için önemliydi bunlar. Esma’ya ağladık, yüreklerimiz
yandı. Bunlar insani yaklaşımlardı. Elbette idarecilerimiz bunları yaparken
samimi idiler. Ancak atılan yanlış adımlar, verilen yanlış taktikler, yüzlerce
Esma’nın katledilmesine zemin oluşturmanın yanında, binlerce Esma’nın da
geleceğini kararttı. Şimdi ne yapacağımızı bilemez durumdayız. Ee şimdi Sisi
ile görüşmeler yapılmıyor mu? Mısır ile beraber Suudi Arabistan ile de
ilişkiler sıkıntıya girdi. Biz ise 90 milyonluk Mısır ile diplomatik ve ticari
ilişkileri kestik. Sonuçta kim kazandı, İsrail. Kim kaybetti, Mısır, Türkiye ve
bölgemiz.
Suriye’ye bakalım. 2004 sonrası, ortak bakanlar kurulu
toplantısı yapacak kadar yakınlaşan, vizeleri kaldıran, serbest ticaret
anlaşmalarının altına imza koyan iki kardeş ülke iken birden, düşmanlar
oluverdik. Yetkililerimiz Esad ile birlikte tatile çıkıyorlardı. Birbirlerine
“Kardeşim” hitaplarını kullanmakta bir beis görmüyorlardı. Ne oldu? Neden
değişti bu olumlu hava? Şunu da ifade edelim. Suriye’de baskıcı, zulmeden bir
Baas rejimi, bu yakın ilişkiler kurulduğunda da vardı. Ancak baba Esad’ın
aksine, Suriye halkı oğul Esad’a bir diktatör olmasına rağmen bir kredi açmıştı
ve taleplerini eskiye nazaran az da olsa daha organize bir şekilde dile
getirebiliyorlardı. Batılılar Arap Baharı sürecinde, sıra Suriye’ye geldiğinde,
birden Türkiye’ye cesaret iğnesi yaptılar. “Korkma arkandayız, hem Suriye senin
dünkü vilayetin değil mi” dediler. Aynı Saddam’ı Kuveyt’e sokarken söyledikleri
gibi yaptılar. Birdenbire “Emevi Camii’nde Cuma namazı kılınacağı”,
“Osmanlı’nın geri geleceği, kaybedilen toprakların geri alınacağı, 100 yılın
rövanşının olacağı” yazıldı, söylendi.
Peki, bu durumda Saadet Partisi olarak biz ne dedik? “Hayır,
bu bir tuzaktır! Bu oyuna gelmeyin! Bu plan Büyük Ortadoğu Proje’sinin bir
parçasıdır! Hem Suriye Libya değil; orada Rusya var, Çin var, İran var” dedik.
“Bizi birbirimize düşman edecekler. Onulmaz yaralar açılacak aramızda.
Müslümanlar birbirini katledecek. Batılılar da geçip karşıya seyredecekler.”
diye uyardık.
Evet, ne oldu sonra, büyük bir iftira bombardımanına tabi
tutulduk. Birden bire Esad’çı olduk. Hemen “diktatör sevici” ilan edildik. Oysa
biz ne dediğimizin farkındaydık; çünkü büyük oyunu görüyorduk. Aradan dört yılı
aşan bir zaman geçti. Kim haklı çıktı? Şimdi hükümet yetkililerimiz, aynı
batılılar gibi, “geçiş sürecinde Esad’la da olabilir” demeye başlamadılar mı?
Evet, ama 300 bin insan hayatını kaybetti. 2 milyonu ülkemizde olmak üzere,
milyonlarca Suriyeli ülkelerini terk etti. Onların boşalttığı alanları, IŞİD ve
benzeri terör örgütleri doldurdu ve biz bu olanlardan akıllanmamış gibi ABD ile
işbirliği yapıp, “Eğit-Donat” stratejileri uygulayarak, Suriye’de Amerika’nın
istediklerini yapmakta olan kimi grupları eğitmeye, silahlandırmaya devam
ediyoruz. Bilindiği gibi ABD “Eğit- Donat” politikasını S.Arabistan, Katar ve
Birleşik Arap Emirlikleri’nde bitirdi. Muhaliflerin lider kadrosunun eğitimi
Türkiye’de devam ettirilecek. Yani yangına benzin taşıma görevi yine bize
verildi.
Ve kan oluk oluk akıyor hala.
Aylan Kurdi gibi bebeklerin cansız bedenleri, kıyılara değil
alnımızın çatılarına vuruyor.
900 km sınırımız olan Suriye’de hangi terör örgütleriyle
komşu (!) olduk; bilemez ve takip edemez durumdayız.
Sadece terör örgütleri mi!? Rusya ve ABD de yeni sınır
komşularımız oldu, farkında mıyız?
Libya da Suriye ve Mısır’dan farklı mı sanki? Hayır!
Bugün fiili olarak ikiye bölünmüş bir Libya var ve biz NATO
ile bir olup Libya’da taş üstünde taş bırakmadık.
Sahi Mavi Marmara saldırısından sonra, Gazze’ye ambargonun
kaldırılması ve tazminat şartlarını İsrail yerine getirdi de biz mi kaçırdık?
Veya bu şartları hatırlayan var mı? “Alo özür”den sonra kaç kez bombalandı
Gazze’li masum yavrular?
BM’de göndere çekilen Filistin bayrağı elbette önemlidir.
Ancak 47 yıl sonra Mescid-i Aksa’yı postallarıyla kirleten İsrail askerlerinin
varlığını nasıl açıklayacağız? Elli yaşın altındaki Müslümanlara kapatılan
El-Aksa’nın kapılarını, kim veya kimler Müslümanlara sonuna kadar açabilecek?
Yoksa Suriye, Mısır, Libya, Yemen, Irak derken, biz
birbirimize düşmüşken, oluşan bu dağınık hava İsrail’in daha da pervasız olmasına
mı sebep oluyor?
Ne dersiniz, haksız mıyız?
Bu soruları sormakla yanlış mı yapıyoruz?
***
AB ile olan ilişkilere bakalım.
Bakanlık öncesi AB ile görüşmeler hangi sıfat ile
yapılıyordu? Başmüzakerecilik.
Peki, tarihte ilk defa AB Bakanlığı’nı kim kurdu?
Sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel bütün kanuni
düzenlemeler oldu-bitti ile hukuk sistemimize sokulmadı mı?
Siz de “bu milleti millet yapan değerleri” yıkacak olan AB
normlarının mevzuatımızı işgal etmesinden rahatsız değil misiniz?
Biz ilk etapta bunların toplumsal yansımalarını ve
sonuçlarını test edemeyebiliriz. Ancak yakın gelecekte hukuk sistemimize
paraşütle indirilen bu yasaların olumsuz yanlarını daha iyi anlayacağız.
Şimdi hepinizin bildiği bir şeyi ifade edeyim. Son
zamanlarda 1+1 dairelerin neden revaçta olduğunu hiç düşündünüz mü? Bizler
Anadolu insanları olarak imkânlar elverirse mümkün olduğu kadar büyük evimiz
olsun isteriz. Gelenimiz olur, gidenimiz olur, misafir ağırlamayı severiz.
Peki, neden artık 1+1 dairelere dünyalar kadar paraları yatırıyoruz? İhtiyaca
binaen alanlar mutlaka olabilir ama bu alımlar genelde modernizmin dayatması
olan bireyselci bakışın yanında, farklı, sözüm ona özgür yaşamı tercih
edenlerin seçimi olduğunu kabul etmek durumundayız.
Şimdi biz bu gerçeği açıklarken, zina AB uyum yasaları
çerçevesinde suç olmaktan çıkarıldı dediğimizde, neden hedef tahtasına
konuluyoruz?
Belki bu kanunları çıkaranlar da bunların sonuçlarını
öngöremediler ama zina sonuç itibari ile aileyi, toplumun temel dinamiklerini
alt üst eden bir fiil değil mi? Millet adına siyaset yapan Saadet Partisi’nin
bunları ifade etmemesi en başta bu topluma haksızlık olmaz mı?
***
Belki birçoğunuzun ilk defa duyacağı başka bir bilgiden size
bahsetmek isterim. Eğer biraz sonra vereceğim bilgileri doğru analiz edersek,
bugün Güneydoğu’muzda yaşanan olayları daha iyi idrak etme imkânımız olabilir.
2003 yılının 4 Haziran’ında Meclis Genel Kurulu’na Hükümet tarafından 2 yasa
gönderildi. Bunlar kamuoyunda “İkiz Yasalar” olarak bilinir. Sayı numaraları 4867
ve 4868’dir. Bu yasalar AK Parti ve CHP’li milletvekillerinin onayıyla
yasalaştı ve 18 Haziran 2003 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe
girdi. Lütfen, internetten bu yasaların detaylarına ulaşın ve inceleyin. Fakat
ben burada bu yasaların özellikle 2 maddesini dikkatinize sunmak istiyorum.
1. Halklar siyasi, sosyal, ekonomik haklarını tayin etme
hakkına sahiptir. ( Yani uluslararası hukuktaki adıyla Self-Determinasyon)
2. Halklar yaşadıkları coğrafyaların yer altı ve yer üstü
zenginliklerini bir başka iradeye danışmadan istedikleri gibi tasarruf etme
hakkına sahiptir.
Şimdi bu maddeleri okuduktan sonra bazı ilçelerde ilan
edilen “Öz Yönetim” açıklamalarını daha iyi anladığınızı umuyorum. Ayrıca yerel
yöneticilerin “Diyarbakır-Batman Petrolleri”nden pay istemelerinin gerekçesini
tam olarak değerlendirebilmenizi diliyorum.
Bunun yanında şunu da ifade etmeliyim. Malazgirt’in sözlük
anlamı ”Birlikte Başardık” demektir. Yani Türk-Kürt biz hepimiz bu vatanı
1071’de birlikte kendimize vatan kılmışız. İnancımız bizi kardeş ilan etmiş.
Birbirimize karşı üstünlüğümüzün ancak Allah’a yakınlık ile mümkün olacağını
biliyoruz. Etnik farklılıklarımızın çatışma değil, kaynaşma vesilesi olduğunu,
İdris-i Bitlisi’yle, İstiklal Savaşıyla, Çanakkale’yle ortaya koymuşuz. Şimdi
üzerimizde oynanan bir oyun var ise buna boyun mu eğeceğiz? Bu oyunlara
gelerek, karışan kanlarımızı birbirinden ayırma yoluna mı gideceğiz? Sonra,
İstanbul’la Diyarbakır’ın, Edirne ile Hakkâri’nin, Ağrı ile Antalya’nın kardeş
olduğunu vurgulamaya gerek mi var? Koyun koyuna toprağa düşen atalarımız
toprağa can veren bedenleriyle bize bunu bangır bangır bağırmıyorlar mı?
“Çözüm Süreci” diye takdim edilen, kimsenin detaylarını tam
olarak anlayamadığı bir sürecin içinin ne olduğunu hep beraber gördük.
Hatırlayın lütfen; süreç ilk açıklandığında, biz Saadet Partisi olarak ne
dedik?
“Bu kadar bilinmeyenin olduğu bir yerden bir şey çıkmaz. Bu
süreç ülkeyi ya bölünmeye, ya da iç savaşa götürür.”
Peki, ne oldu? -Allah korusun- 6-8 Ekim olayları aslında, iç
savaş provası değil miydi? Bizzat en yetkili ağızlar, PKK’nın şehir
merkezlerine silah yığdığını kabul etmedi mi? Çözüm Süreci’nde PKK’nın dağ
kadrosunu takviye ettiğini söyleyen yetkilileri hatırlıyorsunuz değil mi?
Sorunların çözümünde İmralı’nın Kandil’in muhatap alınmasının ağır sonuçları
değil mi bunlar? Neden oradaki toplumun bütün kesimlerinin sürece katkısı
istenmedi? Kanaat önderlerinin, Mellelerin, STK’ların elele vererek çözüm için
yol haritasına katkıları neden sağlanamadı? Neden sadece PKK muhatap alındı?
Biz bugün seçim güvenliğini neden tartışmak zorunda kalıyoruz? Yoksa
memleketimizin bir yerlerinde silahlı grupların yönetimi ele geçirmesi mi söz
konusu? Bu olur mu Allah aşkına soruyorum şimdi size. Bunlar kabul edilir mi?
Bizler Saadet Partisi olarak bunları ifade etmezsek, yine söylüyorum bu sizlere
haksızlık olmaz mı? Analar ağlamasın diye diye anaların anasını ağlatmadık mı?
7 Haziran sonrası artarak devam eden, en son Ankara’da canımızı acıtan,
yüreğimizi yakan terör hadiseleri sizi tedirgin etmiyor mu, bir bütün olarak
milletimizi kaygılandırmıyor mu?
Muhterem Efendim, Sayın Büyüğüm, Değerli Kardeşim,
Gelelim ülkemiz gündemini yıllarca meşgul eden
Ergenekon-Balyoz tutuklamalarına.
Bu tutuklamalar ilk başladığında, yine biz söylenmesi
gerekenleri söyledik. “Özellikle Amerikan karşıtı subaylar tutuklanıyor. Bu
yanlıştır. Evet, darbelerin en çok mağdur ettiği hareket biziz ama biz ülkemizi
seviyoruz. Bu süreç sonunda askere kumanda edecek subay bile bulamayabiliriz.
Bu tutuklamalar ve yıpratma süreci ile BOP planlarına TSK’ da karşı çıkan subay
kalmasın istiyorlar” dedik. Dedik de, hemen birileri tarafından bu sefer
“Ergenekoncu” ilan edildik. Aradan şu kadar zaman geçti kim haklı çıktı?
Haklarında 25-30 yıl hüküm verilenler bile serbest bırakılarak “Milli orduya
kumpas kurulmuş, aldatmışlar bizi” açıklamaları yapılmadı mı?
Bir de Fethullah Gülen cemaati ile ilgili tartışmalara dair
kanaatlerimi aktarmak isterim. İktidar-Cemaat işbirliği, 3 Kasım 2002 seçimleri
öncesinden başlayan, hatta 28 Şubat sonrasına kadar götürülebilecek bir
başlangıcı kapsar. Öylesine yakın bir işbirliği vardı ki, abiler, ablalar
meydanlara inip şu veya bu platform adına AK Parti güzellemesi yapıyorlardı.
Aslında AK Parti’nin ne denli önemli adımlar attığından dem vuruyorlardı. 2010
referandumunda birliktelik zirve yapmış, herkes her şeyin ne kadar güzel
geliştiğini birbirine aktarıyordu. Hatta bugün cemaat medyası olarak takdim
edilen TV kanallarında özel oturumlar yapılıyor, 40 yıldır aldatılmışız aslında
cemaat bildiğimiz gibi değilmiş tarzında itiraflar dile getiriliyordu. Evlerde,
bürolarda bir tane yetmez birkaç tane Zaman Gazetesi alarak “Hizmet”e katkı
sunalım açıklamalarını duyuyorduk. Bu arada AGD kapılarını çaldığında 10 TL
verirken on sefer düşünenleri görüyorduk. Sonra Türkçe Olimpiyatları’nda
gözyaşlarıyla, Pensilvanya’ya selam iletenler oldu. “Bitsin bu hasret gel,
Türkiye artık eski Türkiye değil” diyenlere şahit olduk. Büyükşehir Belediye
Başkanı’nın Ankara’yı parsel parsel cemaate sattığına dair ifşalar yapılmadı
mı!? Bütün bunları yapanlar, şimdi Saadet Partisi’ni cemaat yanlısı diye ilan
ediyorlar. Allah aşkına bu arkadaşlarımız gerçekten bir düşünseler, “Ne
istediler de vermedik?” dedikleri yapıya karşı bugün takındıkları tavır ve eski
bakışları arasındaki farkı açıklarken kendilerini nasıl hissediyorlar acaba?
Oysa biz Saadet Partisi olarak çok net bir yerde duruyoruz.
“Devlet içinde farklı yapılanmalara asla izin verilmemelidir. Bununla birlikte yolsuzluk,
usulsüzlük iddiaları da paralel iddialarında olduğu gibi açıklıkla yargıya
taşınmalıdır” diyoruz. Hukukun herkese lazım olduğunu söylüyoruz. Devlet
cezalandırma yaparken “toptancılık” yapmaz diyoruz. Her suçu doğru tanımlamanın
gerekliliğini ve sonuçta adalete olan güvenin korunmasını ifade ediyoruz. Ha,
aynı dün Ergenekon tutuklamalarındaki tavrımız ne ise bu tartışmalarda da aynı
yerde duruyoruz. Kimseye özel bir düşmanlık zaviyesinden bakmadan, adaleti esas
alan bir yaklaşımın her şeyi daha anlaşılır kılacağını vurguluyoruz. Yine
soralım, yukarıda saydığımız bütün zaman dilimlerinde, seçimleri omuz omuza
verip birlikte kazananlar bugün hangi yüzle cemaat üzerinden bir süreç
yürütebiliyor?
Şimdi belki de “Yahu tamam da bunların yaptığı hiç mi iyi
bir şey yok” diye serzenişte bulunuyorsunuz. Olmaz olur mu elbette var. Bundan
önceki her hükümetin olduğu gibi, az-çok herkesin yaptığı gibi bu iktidarın da
var. Biz hiç tereddütsüz bu hizmetler için teşekkür ederiz. Şimdi bunları bir
kenara koyalım ve ekonomimiz açısından şu sorulara cevap vermeye çalışalım. Her
şeyin iyi olduğunu, istikrarın devam etmesini gerektiğini, Türkiye’nin
büyüdüğünü ve bu büyümenin koalisyonlar dönemi ile kesintiye uğramamasına dair
iddiaları sıkça duyuyoruz. Peki, sorulara gelelim.
1- Bütün bu yatırımlara rağmen insanlarımız neden hala
büyükşehirlere göç etmek zorunda kalıyor? İnsanlarımızı doğdukları yerde neden
doyuramıyoruz?
2- Her şey güllük gülistanlık ise, işsizlik rakamları neden
her yıl artış gösteriyor? Neden yeni iş alanları oluşturmada yetersiz
kalıyoruz?
3- Madem faiz lobileriyle mücadele ediyoruz da, 2015 yılı
bütçesinde 54 milyar TL yani eski parayla 54 katrilyon faizi kime ödüyoruz? 13
yıllık dönemde 600 küsur katrilyon faizi kimlere ödedik?
4- Madem her şey yolunda, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı
1308 TL olmasına rağmen devlet çalışanlarına 1000 TL’yi reva görüyor? Neden
toplumun yüzde %22,4’ü yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor?
5- Yine her şeyin yolunda olduğu doğruysa, neden
insanlarımızın bankalara olan borçlarında bu iktidar öncesine göre 1’e 10 artış
oldu? Kredi kartı borçlularının sayısı neden birden tavan yaptı? Sanayici artık
neden yatırım yapmaktan uzak duruyor? Çekini, senedini ödeyemediği için
dükkânını kapatmak zorunda kalan esnafımızın sayısındaki artışın gerekçeleri
nelerdir?
6- İhracatımız arttı diye propagandalar yapılırken,
ithalattaki artış neden gözlerden kaçırılıyor? İhracatımızın yüzde 60’a yakın
kısmının ithalata bağlı olarak yapılan ihracat olduğu doğru değil mi? Almanya
yaptığı ihracatlarında kg başına 4,1 USD kazanırken biz neden 1,5 USD
kazanıyoruz? Hem de bu 1,5 USD’ nin yarıdan fazlasını ithalat için geri ödemek
zorunda kalıyorsak, bu kısır döngüden, bu cari açıktan, bu bütçe açığından
kurtulmak için daha ne kadar bekleyeceğiz?
7- Tarihimizde ilk defa neden Angus ithal etmek zorunda
kaldık? Daha düne kadar “Yerli Mallar Haftası” kutlamalarında dünyada kendi
kendine yeten 7 ülkeden birisiyiz diye övünüyorken, bugün buğdayda, şekerde
hatta samanda bile ithalat yapmamızın gerekçelerini nasıl açıklayacağız? Buna
sebep olan politikalar nelerdir, bunun sorumluları kimlerdir?
8- AB müktesebatına göre tarımda çalışan nüfusu düşüreceğiz
diye insanlarımızı şekere, tütüne kota uygulayarak büyükşehirlerin varoşlarına
mahkûm etmemizin kime ne faydası vardır? Terör aynı zamanda bu alanları
kullanarak kendisine yeni mecralar bulmuyor mu?
9- Neden her sene açıklanan istatistiklerde, yılın en çok
kazanan şirketleri arasında bankalar ön sıralarda yer alıyor? Bir ömür
denilebilecek 10-20-30 yıl gibi sürelerle, ev kredisi adı altında kölelik
sözleşmesi yapılmasının insani olduğunu iddia edebilir miyiz?
10- Üniversite sayımız 200’ü geçti diye övünürken,
binalardaki artışla birlikte eğitim kalitesinin de arttığını hangi akl-ı selim
sahibi ifade edebilir? Hayatlarının en kritik dönemlerinde, sizi üniversite
mezunu yapacağız diyerek, kampüslere binalara taşıdığımız gençlerimizi, mezun
olduklarında neden, bir başlarına işsiz, güçsüz ve çaresiz bir halde
bırakıyoruz?
11- Veya her çocuğumuz üniversite okumak zorunda imiş gibi
bir algıyı neden destekliyoruz? Bizim zanaatkâr ihtiyacımızı kim karşılayacak?
Berber, tamirci, terzi, aşçı, tesisatçı, kaportacı v.b meslek dallarından
ustaların her dert yanışlarında, “Artık adam yetişmiyor. Gençler yanımıza,
yöremize uğramaz oldu” serzenişlerini duymuyor muyuz?
12- İstanbul’un nüfusu 2002’de 8 milyon, bugün ise 20
milyona dayanmışken, güzelim İstanbul, trafiği, keşmekeşi, beton yığınlarıyla
yaşanmaz hale gelmişse bunu sağlıklı bir ekonomik modelin yansıması olduğunu
iddia edebilir miyiz?
13- Madem büyüyoruz gelişiyoruz, bütün Türkiye’yi
yatırımlarla donatıyoruz da, neden her yaptığımız seçimde İstanbul’un, büyük
şehirlerin milletvekili sayıları artarken, Anadolu’daki illerin vekil sayıları
azalıyor?
14- Aslında en mağdur olanın İstanbul olduğu açık değil mi?
İstanbul’a değer vermenin, İstanbul’u korumanın yolu Anadolu’ya yapılacak
yatırımlarla, İstanbul’a olan göçü engellemekle mümkün olabileceği açık değil
mi? Yüzlerce yıldan beri ayakta duran, onlarca doğal afetin, savaşların
yıkamadığı tarihi miraslarımızın siluetlerini, beton yığınlarının arkasına
gizlemek en başta onları bize emanet edenlere haksızlık olmaz mı?
15- Ve madem her şey yolunda ise, tarihte ilk defa boşanma
oranları evlilik oranlarını neden geçti? Yuvalar neden dağılıyor?
Bu soruları daha da çoğaltmakp mümkün. Bir Başbakan
Yardımcısı “israf etmeseydik, vatandaştan vergi toplamamıza gerek kalmazdı”
diyebiliyorsa, yukarıda saydığımız soruların cevapları bu cümle içinde gizli
değil mi?
Muhterem Efendim, Sayın Büyüğüm, Değerli Kardeşim,
Bu hasbihal mektubumun başında belki zatıalinizin içinden
geçen ama nezaketen dile getirmediğiniz soruları ben sizin adınıza sormuştum.
“Saadet Partisi neden ısrarla bir şeyler söylüyor, niçin her türlü olumsuzluğa
rağmen her seçimde sizlerin karşısına geçip oy istiyor?” soruları, umarım bu
açıklamalarımız sonrası daha iyi anlaşılmıştır. Siz bunları nasıl çözeceksiniz
diye düşünenlere şunu ifade etmek isterim. Her şeyden önce bilmemiz gerekir ki
Türkiye yetmişli seksenli yıllarda tekstil ile doksanlı yıllarda turizm ile iki
binli yıllarda da inşaat ile meşgul edildi. Onun için Türkiye’de süratle
üretimi teşvik edip, bu yolla istihdam alanları oluşturmak, hızlı ve yaygın
kalkınma hamlesini başlatmak ve faizi terk etmekten başka çıkar yol yoktur.
Pazar endişesi duyanlara da tavsiyemiz, bin yıllık birikim
ve tecrübedir. Zamanın ruhuna uygun adımları atmak, teknoloji yatırımlarına hız
vermek, AR-GE planlamalarına destek olmak sağlıklı bir ekonomi politikasının
başında gelir. Sanatta, sporda, estetikte, mimaride, sinemada, tiyatroda
ülkemizi hak ettiği noktaya taşıyacak yegâne parti Saadet Partisi’dir.
Saadet Partisi’nin derdi bozuk tezgâhın başına geçmek değil,
bozuk olan tezgâhı değiştirmektir. İşte bu yüzden Saadet Partisi partilerin
değil bozuk sistemin alternatifidir.
Bundan önce 4 kez koalisyonlar yoluyla işbaşına gelip,
Kıbrıs Zaferi’nin altına imza atan, Türkiye’nin dört bir tarafını ağır sanayi
hamleleriyle fabrikalarla donatıp insanlarımıza iş alanları açan, daha dün
denilebilecek mesabede, işçiye, memura, emekliye verdiği yüzde 100, yüzde 150,
yüzde 300 gibi zamlarla insana verdiği değeri ortaya koyan Saadet Partisi bugün
de bütün sorunların çözümünün tek adresidir.
7 Haziran seçim sonuçlarını doğru okuyamayıp, kendi şahsi ve
parti menfaatlerini millet menfaatinin üzerinde tutanların, koalisyon kuramayıp
Nisan’dan beri TBMM’yi çalışamaz hale getirenlerin, bu millete verebileceği bir
şey yoktur. Koalisyonların çöküş olduğunu ve başarısız olacağını iddia edenler
bilmelidir ki, önümüzdeki dönem koalisyonlar dönemidir. Madem aşağı yukarı aynı
sonuçların çıkacağı araştırma şirketlerinin ortak kanaatidir, o zaman 7 Haziran
sonuçlarını dikkate almayanlara bir ders vermek gerekir. Saadet Partisi’ni
Meclis’e taşıyarak, diğerlerinin de faydalı bir noktaya gelmesi temin
edilmelidir. Koalisyonların başarısız dönemler olduğunu iddia edenler, dünyanın
en büyük ekonomilerinden biri olan Almanya’nın, nasıl olup da koalisyon ile
yönetildiğini anlatmak zorundalar. Cumhuriyet hükümetleri arasında, tek parti
dönemlerindeki büyüme oranları 4,1 iken koalisyonlar döneminde 5,2 olduğunun
gerekçelerini paylaşmak zorundalar. Hiç kimse tek parti iktidarları hepten
iyidir veya koalisyonlar toptan kötüdür diye bir genelleme yanlışına düşmesin.
Dolayısı ile 1 Kasım bir milat yeniden ‘ben burdayım’ diye haykırış, yeniden
ayağa kalkış, kendine geliş, yeniden diriliş olmalıdır.
Meclis yeni bir sese ve yeni bir heyecana kavuşmalıdır.
Herkese yaptığımız daveti sizlere de özel olarak yapıyoruz,
ve diyoruz ki;
Bu seçimlerde yüreğinin sesini dinle…
Aziz seçmen kardeşim,
Siyaset sahnesinde yaşananlara
baktığımızda, ahlaki değerlerden yoksunluk sebebiyle ne kadar çok seviye
kaybettiğini görmekte, menfaat devşirme vasıtası olduğunu milletçe endişe ile
izlemekteyiz. Bunun son örneği, sadece 32 saat mesai yapan mevcut
Milletvekillerinin elde ettiği haklardır.
Bu böyle gidemez, gitmemelidir.
Ne var ki bu, kendi kendine düzelmiyor!
Bu böyle gidemez, gitmemelidir.
Ne var ki bu, kendi kendine düzelmiyor!
Saadet iktidarında;
Ahlak siyasete hakim kılınacaktır.
Saadet iktidarında, siyasetin finansmanı şeffaflaştırılacaktır.
Kamu yönetimi şeffaflaştırılacak, üst düzey yöneticiler belli aralıklarla çalışmaları hakkında halkımıza bilgi verecektir.
Kamu malının denetimi için var olan Sayıştay güçlendirilecektir
Kamu kurumlarının etkin denetimi sonucunda, devletin imkânlarını kötüye kullananlardan mutlaka hesap sorulacaktır.
Büyük İslam Alimi Farabi “Hikmet (bilgelik) yönetimin şartı olmaktan çıktığı gün, erdemli devlet yöneticisiz kalır ve fazla uzun sürmez, yıkılır” buyurmaktadır.
Ahlak siyasete hakim kılınacaktır.
Saadet iktidarında, siyasetin finansmanı şeffaflaştırılacaktır.
Kamu yönetimi şeffaflaştırılacak, üst düzey yöneticiler belli aralıklarla çalışmaları hakkında halkımıza bilgi verecektir.
Kamu malının denetimi için var olan Sayıştay güçlendirilecektir
Kamu kurumlarının etkin denetimi sonucunda, devletin imkânlarını kötüye kullananlardan mutlaka hesap sorulacaktır.
Büyük İslam Alimi Farabi “Hikmet (bilgelik) yönetimin şartı olmaktan çıktığı gün, erdemli devlet yöneticisiz kalır ve fazla uzun sürmez, yıkılır” buyurmaktadır.
17-25 Aralık operasyonlarının ve
benzerlerinin bir daha yaşanmaması için, görevden alınan, ama himaye şemsiyesi
altına alınıp adil yargı önünde hesap vermekten kaçırılan dört Bakan olayının
bir daha yaşanmaması için, devlet yönetiminin ve siyasetin şeffaflaştırılması
için, ahlâkın siyasete ve yönetime hakim kılınması için, bu sefer SAADET
diyelim…
Millî gelirimizin birkaç zengine değil,
bütün memleket evlatlarına adil bir şekilde dağıtılması için, Edirne’deki
kardeşinin acısını Hakkari’deki kardeşi duyan, Diyarbakır’dan yükselen bir sese
Çankırı’dan ses veren bir Türkiye’yi birlikte inşa etmek için, “YÜREĞİNİN
SESİNİ DİNLE, SAADET’İ DUYACAKSIN”
Saygılarımla…
14 Ekim 2015 Çarşamba
"78 milyon insanımızın vicdanından gelen sestir Saadet Partisi" diyerek,bugün de,Gölcük ve Başiskele İlçelerimizden seslendik halkımıza..Yüreğinin sesini dinleyen herkes "Saadet'i" duyuyor..seslendiğimizde.
Nasıl ki,akşam eve koşarak gidip,farklı tatlardan lezzet alabiliyor,farklı renklere ilgi duyabiliyor,hatta farklı şeyler düşünebiliyor olduğumuz ailemizle aynı sofraya,sevgiyle oturuyor olmanın huzurunu duyuyorsak,ülkemizde de milletimizle aynı paylaşımın huzurunu arıyor,diliyor ve istiyoruz..İşte bizim meselemiz bu.
1 Kasım Seçimleri,hiçbir seçimin olmadığı kadar önemlidir.Milletimizin huzuru ve güvenliği için;Milli Görüş mefkuresinin TBMM'de temsil edilmesi elzemdir.Milli Görüş'ün yegane temsilcisi Saadet Partisi,üzerine düşeni yapıyor,milletimize bu tercihi sunuyor.Milletimize görev düşmektedir.Çünkü bu imkan milletimizin elindedir.
Bugün,Kocaeli kadın kolları teşkilatları olarak biraraya geldik.Adaylarımızı tanıttık.Hepbirlikte;"Yüreğinin sesini dinle Kocaeli,vicdanından gelen ses Saadet olacak" diye seslendik.
Bu buluşmaya her türlü ilgi gösteren,emek veren arkadaşıma tebrik ve teşekkür ediyorum..
Seslenişimiz,yürüyüşümüz ve buluşmalarımız devam edecek..
Saadet Partimizin mecliste temsil edilmesiyle kutuplaşma,kavga siyaseti bitecek,partiler arasında uzlaşma sağlanacak,ülkemize huzur ve barış gelecek.Bu iradeyle adayımıza desteklerinizi bekliyorum..
"İnanan bir topluluğun yürüyüşü,pınarlardan ince ince sızıp,dağları,vadileri aşıp,denizlere,okyanuslara dökülen akarsular gibidir.Önünde hiç bir kuvvet duramaz".
Kutlu yürüyüşümüzün bu günkü toplantısında,ilçe başkanlarımızla aldığımız kararlar hayırlı olsun.
“Saadet Partisi barajı aşamaz bu işbirliğine mecbur dediler. Hiç kimsenin düşünmediği bir hususu söyleyelim. Hiçbir oy boşa gidecek değildir. Hiçbir oy heba olacak değildir. Çünkü bireysel başvuru yolu diye bir yol vardır anayasamızda. Kamuoyu bunu bilmiyor. Diyelim ki siz değerli kardeşlerim burada Saadet Partisi adayına milletvekili seçilecek kadar oy topladığınız takdirde parti barajı aşamazsa dahi o kardeşimiz Meclis’e gelebilir. Bunu kamuoyu bilmiyor."M.KAMALAK
"Siyonizm;Bütün planlarını;"Ne yapsam da,Saadet Partisi'ne "bir oy" daha gitmesini engellesem" diye yapar.Milli Görüş'te; "Ne yapsam da Saadet Partisi'ne "bir oy" daha kazansam" diye plan yapar,calışır." Prof.Dr.Necmettin ERBAKAN
Birbirimize sımsıkı sarılacağız.Temel esaslarımıza sımsıkı sarılacağız.Ve altmış birinci parti olmayacağız.Birinci parti ve tek parti olarak;Türkiye'nin ve insanlığın kurtuluşuna olan vazifemizi ifa edeceğiz.Milli Görüş camiası;temeli sevgi ve kardeşlik olan bir camiadır.Bütün Milli Görüş camiası olarak;aşkla,şevkle,azimle,heyecanla çalışarak,Allah'ın lutuf ve yardımıyla,en kısa zamanda,"Yeniden Büyük Türkiye" yi yeni bir saadet dünyasını kuracağız.
SELAM;DOĞRU YOLUNDA SAPMADAN YÜRÜYENLERİN ÜZERİNE OLSUN.ZAFER İNANANLARIN DIR VE ZAFER YAKINDIR.
Hepinizi muhabbetle kucaklıyorum.Gözlerinizden öpüyorum.Türkiye'nin ve insanlığın kurtarıcıları olarak alnınızdan öpüp bağrıma basıyorum.Allah'a emanet olun.Gazanız mübarek olsun.Esselamualeyküm". N.ERBAKAN
"Terörün çaresi ise;
Üreten bir ekonomi, Adil bir hukuk düzeni, İç ve dış barıştır.
Kurtuluşu, bin yıllık kardeşliğimizde değil,
İncirlik üssünü Amerikan uçaklarına açmakta arayanlar terörü bitiremez.."
"Biz,tarihimiz boyunca bu felaketlerden hep Milli Görüş'le kurtulduk.
İspat mı istiyorsunuz?İşte Malazgirt.Biz kırk bin kişilik Sultan Alparslan ordusuyla,iki yüz kırk bin kişilik Romen Diyojen ordusunu yenerken silahımızla yenmedik.İman ile,Milli Görüş ile,şehidi şehit yapan mana ile yendik.
Buna Milli Görüş derler.Milli Görüş'le yendik.
Biz,İstanbul'u Milli Görüş'le fethettik.
Biz,Çanakkale'de Milli Görüş'le zafer kazandık.
Biz,Niğbolu'ya Milli Görüş'le gittik.
Viyana'yı Milli Görüş'le kuşattık.
İstiklal Savaşımız'ı Milli Görüş'le yaptık.
Şimdi gelmişler,bunların vasıtasıyla boğazımızı sıkıyorlar.Bu sıkan elleri kopartacağız,atacağız.Ve "Yeniden Büyük Türkiye"'yi kuracağız."Yeni Bir Dünya" kuracağız Allah'ın izniyle.." N.ERBAKAN
R.ŞENGÜN
Nasıl ki,akşam eve koşarak gidip,farklı tatlardan lezzet alabiliyor,farklı renklere ilgi duyabiliyor,hatta farklı şeyler düşünebiliyor olduğumuz ailemizle aynı sofraya,sevgiyle oturuyor olmanın huzurunu duyuyorsak,ülkemizde de milletimizle aynı paylaşımın huzurunu arıyor,diliyor ve istiyoruz..İşte bizim meselemiz bu.
1 Kasım Seçimleri,hiçbir seçimin olmadığı kadar önemlidir.Milletimizin huzuru ve güvenliği için;Milli Görüş mefkuresinin TBMM'de temsil edilmesi elzemdir.Milli Görüş'ün yegane temsilcisi Saadet Partisi,üzerine düşeni yapıyor,milletimize bu tercihi sunuyor.Milletimize görev düşmektedir.Çünkü bu imkan milletimizin elindedir.
Bugün,Kocaeli kadın kolları teşkilatları olarak biraraya geldik.Adaylarımızı tanıttık.Hepbirlikte;"Yüreğinin sesini dinle Kocaeli,vicdanından gelen ses Saadet olacak" diye seslendik.
Bu buluşmaya her türlü ilgi gösteren,emek veren arkadaşıma tebrik ve teşekkür ediyorum..
Seslenişimiz,yürüyüşümüz ve buluşmalarımız devam edecek..
Saadet Partimizin mecliste temsil edilmesiyle kutuplaşma,kavga siyaseti bitecek,partiler arasında uzlaşma sağlanacak,ülkemize huzur ve barış gelecek.Bu iradeyle adayımıza desteklerinizi bekliyorum..
"İnanan bir topluluğun yürüyüşü,pınarlardan ince ince sızıp,dağları,vadileri aşıp,denizlere,okyanuslara dökülen akarsular gibidir.Önünde hiç bir kuvvet duramaz".
Kutlu yürüyüşümüzün bu günkü toplantısında,ilçe başkanlarımızla aldığımız kararlar hayırlı olsun.
“Saadet Partisi barajı aşamaz bu işbirliğine mecbur dediler. Hiç kimsenin düşünmediği bir hususu söyleyelim. Hiçbir oy boşa gidecek değildir. Hiçbir oy heba olacak değildir. Çünkü bireysel başvuru yolu diye bir yol vardır anayasamızda. Kamuoyu bunu bilmiyor. Diyelim ki siz değerli kardeşlerim burada Saadet Partisi adayına milletvekili seçilecek kadar oy topladığınız takdirde parti barajı aşamazsa dahi o kardeşimiz Meclis’e gelebilir. Bunu kamuoyu bilmiyor."M.KAMALAK
"Siyonizm;Bütün planlarını;"Ne yapsam da,Saadet Partisi'ne "bir oy" daha gitmesini engellesem" diye yapar.Milli Görüş'te; "Ne yapsam da Saadet Partisi'ne "bir oy" daha kazansam" diye plan yapar,calışır." Prof.Dr.Necmettin ERBAKAN
Birbirimize sımsıkı sarılacağız.Temel esaslarımıza sımsıkı sarılacağız.Ve altmış birinci parti olmayacağız.Birinci parti ve tek parti olarak;Türkiye'nin ve insanlığın kurtuluşuna olan vazifemizi ifa edeceğiz.Milli Görüş camiası;temeli sevgi ve kardeşlik olan bir camiadır.Bütün Milli Görüş camiası olarak;aşkla,şevkle,azimle,heyecanla çalışarak,Allah'ın lutuf ve yardımıyla,en kısa zamanda,"Yeniden Büyük Türkiye" yi yeni bir saadet dünyasını kuracağız.
SELAM;DOĞRU YOLUNDA SAPMADAN YÜRÜYENLERİN ÜZERİNE OLSUN.ZAFER İNANANLARIN DIR VE ZAFER YAKINDIR.
Hepinizi muhabbetle kucaklıyorum.Gözlerinizden öpüyorum.Türkiye'nin ve insanlığın kurtarıcıları olarak alnınızdan öpüp bağrıma basıyorum.Allah'a emanet olun.Gazanız mübarek olsun.Esselamualeyküm". N.ERBAKAN
"Terörün çaresi ise;
Üreten bir ekonomi, Adil bir hukuk düzeni, İç ve dış barıştır.
Kurtuluşu, bin yıllık kardeşliğimizde değil,
İncirlik üssünü Amerikan uçaklarına açmakta arayanlar terörü bitiremez.."
"Biz,tarihimiz boyunca bu felaketlerden hep Milli Görüş'le kurtulduk.
İspat mı istiyorsunuz?İşte Malazgirt.Biz kırk bin kişilik Sultan Alparslan ordusuyla,iki yüz kırk bin kişilik Romen Diyojen ordusunu yenerken silahımızla yenmedik.İman ile,Milli Görüş ile,şehidi şehit yapan mana ile yendik.
Buna Milli Görüş derler.Milli Görüş'le yendik.
Biz,İstanbul'u Milli Görüş'le fethettik.
Biz,Çanakkale'de Milli Görüş'le zafer kazandık.
Biz,Niğbolu'ya Milli Görüş'le gittik.
Viyana'yı Milli Görüş'le kuşattık.
İstiklal Savaşımız'ı Milli Görüş'le yaptık.
Şimdi gelmişler,bunların vasıtasıyla boğazımızı sıkıyorlar.Bu sıkan elleri kopartacağız,atacağız.Ve "Yeniden Büyük Türkiye"'yi kuracağız."Yeni Bir Dünya" kuracağız Allah'ın izniyle.." N.ERBAKAN
R.ŞENGÜN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)